The Guardian’ın haberine göre, bilim insanlarınca yürütülen araştırmada Dünya’daki sinyallerin karıştırıcı etkilerinden korunaklı bu alanların yer titreşimlerinden uzak ve bazı bilimsel cihazların gerektirdiği düşük sıcaklıkları dolayısıyla gözlem yapmaya çok elverişli olduğu belirlendi.
“Olağanüstü bilimsel öneme sahip alanlar (SESIs)” şeklinde nitelendirilen bu bölgelerin, Ay navigasyon ve iletişim uyduları, gezginler (rover), madencilik operasyonları gibi yakın gelecekteki olası Ay misyonları nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu belirtilerek, bu sebeple acilen korunmalarının gerekliliği vurgulandı.
Merkezi Massachusetts eyaletinde bulunan Harvard ve Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden gök bilimci Dr. Martin Elvis, “İnsanlığın ilk kez, Güneş Sistemi’nde nasıl genişleyeceğimize karar vermesi gerekiyor. Evreni anlamak için eşi benzeri olmayan fırsatları kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız” uyarısında bulundu.
Elvis, Ay yüzeyinde buz içeren ve zirvelerinde yıl boyu Güneş ışığı alan kraterlerin bulunduğuna, taşıdıkları özelliklerin bu alanları deneyler, Ay üsleri ve madencilik faaliyetleri için gerekli enerji, su ve oksijen açısından önemli noktalar kıldığına dikkati çekti. Elvis, “Aynı arazinin kullanımı için rekabet ihtimali oldukça büyük” ifadesini kullandı.
22’DEN FAZLA ARAŞTIRMA GÖREVİ PLANLANIYOR
Araştırmayı yürüten bilim insanları, herhangi bir koordinasyon otoritesi olmadan Ay’da gelecekte yaşanacak çatışmaları önleyecek hiçbir şeyin bulunmadığını kaydetti.
Bilim insanları, fiziksel çarpışmalar, Ay yüzeyindeki madencilik faaliyetleriyle oluşabilecek toz bulutları ile titreşimlerin, Ay yörüngesindeki haberleşme ve GPS uydularının elektromanyetik yayınlarının ve “SESIs” alanlarındaki olası madencilik faaliyetlerinin risk oluşturduğu uyarısında bulundu.
2026’nın sonuna kadar yarısı güney kutbuna yakın bölgelere yönelik Ay’a en az 22 uluslararası araştırma görevi planlanıyor, gelecekte başka misyonlar da öngörülüyor. Ayrıca 2030’larda faaliyete geçecek, birisi ABD, diğeri Rusya-Çin’e ait iki Ay üssü planı da söz konusu.
Bilim insanları, 2020’nin sonuna kadar Ay yüzeyine bilimsel cihazlar yerleştirmeyi planlıyor. Bunların arasında optik, kızılötesi, X-ışını ve radyo teleskopları, güneş rüzgarını ve kozmik ışınları araştırmaya yönelik parçacık dedektörleri ve kara delikler ile nötron yıldızları çarpıştığında uzay-zaman dokusundaki titreşimleri algılayan yer çekimsel dalga dedektörleri bulunuyor.
Ay’ın görünmeyen yüzü, Dünya’dan gelen sinyalleri engellemesi nedeniyle Güneş Sistemi’ndeki radyo dalgaları açısından en sessiz bölge. Arazisi çok dağlık olan Ay’ın görünmeyen tarafında evrenin ilk dönemlerini, yıldızlar oluşmadan önceki zamanları ve olası “uzaylı yaşamın” belirtilerini araştıracak büyük radyo teleskop dizilerinin kurulmasına uygun sadece 3 bölge mevcut.
Diğer taraftan ABD’ye ait Interlune şirketi, bu bölgelerden “Mare Moscoviense” alanında kuantum hesaplama ve füzyon enerjisi endüstrisinde kullanılmak üzere Helyum-3 madenciliği yapmayı planlıyor.
EVRENDEKİ EN SOĞUK BÖLGELER
Ay’ın kuzey ve güney kutup bölgelerindeki meteor kraterleri, milyarlarca yıldır Güneş ışığı almamaları nedeniyle evrendeki en soğuk bölgeler. Bu bölgelerin sıfırın altında 200 santigrat dereceden daha düşük soğukluklarıyla çok büyük kızılötesi teleskoplar için uygun olduğu kaydediliyor.
Bu teleskoplarla uzak yıldızlardaki Dünya büyüklüğündeki gezegenler ile atmosferlerinin olası yaşam için araştırılması planlanıyor.
Ay yüzeyindeki sismik açıdan sessiz, yer titreşimlerinin bulunmadığı alanlar da atom çekirdeğinden 1000 kat daha küçük hareketleri algılayabilen yer çekimsel dalga dedektörleri için ideal bölgeler. Yer çekimi dalgaları geçerken Ay’ın titreşimlerini tespit edecek sismografın bu alanlara yerleştirilmesi düşünülüyor.